Hakkımızda

Yeni Yaşam Yayınları Hakında

Bir kitapçıya, bir kitabevine en son ne zaman gittiniz? Kitapçı sizi nasıl karşıladı? "Alıcıya pek benzemiyor!" gibilerinden bir tavırla mı, yoksa, "Ciddi bir okuyucu bu, ona mutlaka bir şeyler satarım" umuduyla sizi hemen son çıkanlara mı yönlendirdi?

Kitapçıların teşhir için kapı önlerinde kurdukları tezgahları dolduran rengarenk kapaklı kitaplar, manavların tezgahlarındaki sebze ve meyveyi andırır. İşe gider gelirken, geçtiğim sokaklarda gördüğüm bu kitapçı tezgahları, bana hep, çocukluğumda kasabanın meydanında kurulan pazarları hatırlatır. Kitapçılarla o pazaryerindeki köylü satıcıları karşılaştırmadan edemiyorum.

Köylüler ürettikleri sebze ve meyveyi pazara kendileri getirir satardı. Sebze meyve, bugünkü gibi bir sürü el değiştirdikten sonra değil, doğrudan ilk elden ulaşırdı tüketiciye. Üretici köylü, malını karanlık basmadan satıp paraya çevirmek, o parayla da ihtiyacı olan şeyleri kasabadan almak isterdi. Bu umutla gelirdi köylü üreticiler; ürettiklerinin tamamını sattıklarında mutlu olurlardı.

Kitabevi sahipleri, yayınevleri ve kitapları satın alan nihai tüketiciler, yani okuyucular arasındaki ilişkiler, ürettiklerini pazaryerinde satan köylülerle müşterileri arasındaki ilişkilere benzer. Tabii ki kitap söz konusu olduğunda, yazar da işin içindedir. Yazarlar, kitaplarını satan kitapçılardan hep güzel haberler beklerler. Kitaplarının ilgi gördüğünü, iyi sattığını duymak, yazarları mutlu eder; tıpkı malını pazarda satan üretici gibi.